Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

karşı takım

  • 1 camp

    n m
    1 kamp [kamp]
    2 sport takım [ta'kɯm]
    3 siyasi parti

    changer de camp — saf, parti değiştirmek

    Dictionnaire Français-Turc > camp

  • 2 gegnerisch

    karşı;
    die \gegnerische Mannschaft karşı takım;
    die \gegnerischen Parteien hasım taraflar

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > gegnerisch

  • 3 adverse

    karşı [kaɾ'ʃɯ]

    Dictionnaire Français-Turc > adverse

  • 4 استتار

    اِسْتِتَار
    markaj

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > استتار

  • 5 идти

    несов.; сов. - пойти́
    1) тк. несов. gitmek; yürümek; gelmek

    идти́ домо́й — eve gitmek

    идти́ пешко́м — yayan gitmek; yürümek

    идти́ ры́сью — tırıs gitmek

    иди́ к доске́! (ученику)tahtaya kalk!

    иди́ впереди́! — öne düş!

    2) тк. несов. (двигаться, перемещаться) gitmek; yürümek; yol almak

    по́езд шёл бы́стро — tren hızlı gidiyordu

    су́дно шло на Оде́ссу — gemi Odesa'ya doğru yol alıyordu

    навстре́чу шёл грузови́к — karşıdan bir kamyon geliyordu

    иди́ по сле́ду — izi takip et

    3) (отправляться, направляться) gitmek; yürümek

    идти́ на охо́ту — ava gitmek

    пошёл бы погуля́л — gidip gezsen

    идти́ в го́сти — misafirliğe gitmek

    она́ пошла́ за водо́й — suya gitti

    пошли́ / пойдём в кино́ — sinemaya gidelim

    враг шёл на Москву́ — düşman Moskova'ya yürüyordu

    4) тк. несов., перен. (двигаться, развиваться в каком-л. направлении) gitmek

    идти́ вперёд — ilerlemek; gelişmeler kaydetmek

    идти́ к це́ли — hedefe doğru gitmek / ilerlemek

    идти́ от побе́ды к побе́де — zaferden zafere koşmak

    5) ( соглашаться) yanaşmak; kabul etmek

    пойти́ на предло́женные усло́вия — önerilen koşulları kabul etmek

    пойти́ на усту́пку — ödüne gitmek

    на тако́е де́ло он не пойдёт — böyle bir işe yanaşmaz

    идти́ на расхо́ды — masraflar ihtiyar etmek

    6) (выступать противником кого-чего-л.) karşı olmak; karşı çıkmak; karşı tutum / cephe almak

    про́тив тебя́ он не пойдёт — sana karşı çıkmaz

    идти́ про́тив зако́на — kanuna karşı gelmek

    7) (вступать, поступать куда-л.) girmek

    о́сенью он пойдёт (посту́пит) в шко́лу — sonbaharda okula gidecek

    идти́ в а́рмию — askere gitmek; orduya girmek

    8) ( доставляться) gelmek; gitmek

    сюда́ идёт сырьё, отсю́да - гото́вые изде́лия — buraya hammadde(ler) gelir, buradan da mamul maddeler / eşya gider

    пи́сьма всё иду́т и иду́т — mektupların ardı arkası kesilmiyor

    9) тк. несов. (приближаться, появляться) gelmek

    по́езд идёт! — tren geliyor!

    весна́ идёт — перен. bahar giriyor / geliyor

    по́езд идёт в час — tren birde kalkıyor

    11) тк. несов. ( действовать - о механизмах) işlemek

    часы́ не иду́т — saat işlemiyor

    12) ( об осадках) yağmak

    похо́же, пойдёт снег — hava karlayacağa benziyor

    13) тк. несов. (иметь место, происходить, производиться) yapılmak; yer almak; yürümek, gitmek ( развиваться)

    шла война́ — savaş yapılıyordu

    иду́т перегово́ры — görüşmeler yapılıyor

    в до́ме шла побе́лка — evde badana yapılıyordu

    как иду́т дела́? — işler nasıl gidiyor / yürüyor?

    торго́вля шла пло́хо — ticaret kötü gidiyordu

    14) тк. несов. (проходить, протекать, длиться) geçmek

    вре́мя идёт — vakit geçiyor / ilerliyor

    шли го́ды — yıllar yılları / birbirini kovalıyordu

    шёл пя́тый час — saat dördü geçmişti

    де́вушке шёл шестна́дцатый год — kız on altısını sürüyordu

    идёт уже́ тре́тья неде́ля, как... — üçüncü haftadır...

    15) тк. несов. ( пролегать) gitmek; uzanmak

    куда́ идёт э́та доро́га? — bu yol nereye gider / çıkar?

    хребе́т идёт с за́пада на восто́к — sıradağ batıdan doğuya doğru uzanır

    э́тот проспе́кт идёт че́рез весь го́род — bu anacadde kenti boydan boya kateder

    да́льше идёт лес — ötesi orman

    16) (выходить, выделяться) çıkmak gelmek; yayılmak ( распространяться); akmak ( течь), sızmak; kaçmak ( просачиваться)

    вода́ идёт? (из крана)su geliyor mu?

    от земли́ шёл пар — topraktan bir buğudur tütüyordu

    газ шёл из кла́пана — gazı kaçıran supaptı

    у него́ но́сом пошла́ кровь — burnundan kan geldi

    из трубы́ пошёл дым — baca tütmeye başladı

    17) ( в играх) sürmek; oynamak

    идти́ с да́мы — kızı oynamak

    он пошёл конём — atı sürdü / oynattı

    18) ( предназначаться) kullanılmak

    на что идёт э́тот мех? — bu kürkler ne için kullanılır?

    ма́сло, иду́щее в пи́щу — yemeklik yağ

    де́нег идёт нема́ло — az para gitmiyor

    цеме́нта пойдёт не бо́льше то́нны — bir tondan fazla çimento gitmez

    на костю́м пошло́ три ме́тра — kostüm için üç metre gitti

    20) разг. (находить сбыт, спрос) geçmek; aranmak; rağbet görmek

    ра́ньше э́тот това́р шёл о́чень хорошо́ — önceleri bu mal çok geçiyordu / aranıyordu

    почём иду́т сли́вы? — erik kaçtan satılıyor?

    21) тк. несов., перен., разг. ( насчитываться) işlemek; ödenmek ( выплачиваться)

    ему́ уже́ идёт зарпла́та — maaşı işliyor artık

    проце́нты иду́т (с вклада)faizi işliyor

    за сверхуро́чную рабо́ту идёт надба́вка — fazla mesai için zam ödenir

    22) (украшать, быть к лицу) gitmek; yakışmak

    э́та шля́па тебе́ идёт — bu şapka sana gidiyor

    коке́тство ей не идёт — ona cilve yakışmaz

    23) тк. несов., разг. (входить, вдвигаться) girmek

    сапо́г не идёт на́ ногу — ayağım bu çizmeye girmiyor

    где идёт э́та карти́на? — bu filim nerede / hangi sinemada oynuyor

    пье́са пойдёт в двух теа́трах — oyun / piyes iki tiyatroda oynanacak

    за тако́го, как ты, она́ не пойдёт — senin gibisine varmaz

    26) тк. несов., перен., разг. (иметь каким-л. результатом, показателем) olmak

    на́ша кома́нда идёт на второ́м ме́сте — bizim takım ikinci durumdadır

    он идёт на одни́ тро́йки — aldığı notlar hep orta

    ••

    речь пойдёт не об э́том — söz edilecek olan bu değil

    вода́ пошла́ на у́быль — sular inmeye başladı

    идти́ на по́мощь кому-л.birinin yardımına koşmak

    мы гото́вы идти́ за тобо́й — arkandan gelmeye hazırız

    иду́т слу́хи, что... —...dığı söyleniyor / rivayet ediliyor

    пошли́ слу́хи, что... —...dığı yolunda söylentiler çıktı

    пошли́ спле́тни — dedikodu alıp yürümüştü

    докуме́нт пойдёт на по́дпись — belge imzaya sunulacak

    Русско-турецкий словарь > идти

  • 6 kampflos

    1) mücadelesiz; ( widerstandslos) karşı koymadan
    2) sport karşılaşmasız;
    die Mannschaft kam \kampflos eine Runde weiter takım karşılaşma olmadan tur atladı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > kampflos

См. также в других словарях:

  • karşı — is. 1) Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor. H. E. Adıvar 2) Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • duvar — is., Far. dīvār 1) Bir yapının yanlarını dışa karşı koruyan, iç bölümlerini birbirinden ayıran, taş, tuğla vb. gereçlerden yapılan veya örülen dikey düzlem 2) Bir toprak parçasını sınırlayan taş, tuğla, kerpiçten yapılan engel Karabaş, bostan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gölgeleme — is. 1) Gölgelemek işi 2) sp. Bazı takım oyunlarında ayakla veya vücutla karşı takım oyuncusunun davranışına engel olma, markaj …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • verkaç — is., sp. Futbol ve basketbolda topu takım arkadaşına aktaran bir oyuncunun karşı takım kalesine veya uygun bir yöne koşarak aynı kişiden topu geri alması …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baraj — is., Fr. barrage 1) Suyu toplama, sulama ve elektrik üretme amacıyla akarsu üzerine yapılan bent Atatürk Barajı. Kurtboğazı Barajı. 2) sp. Futbol veya hentbolda serbest atışı yapacak oyuncunun önünde karşı takım oyuncularının yan yana dizilip… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baskı — is. 1) Bir eserin basılış biçimi veya durumu Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı. A. Ş. Hisar 2) Bası sayısı Bu gazetenin baskısı yüz bindir. 3) Bir eserin tekrarlanarak yapılan baskı işlemlerinden her biri Sözlüğün yeni… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • esir almaca — is. Karşı takım oyuncularını tutsak ederek kazanılan bir çocuk oyunu Erkek çocuklar gibi ata binmesini, birdirdir, esir almaca oynamasını çok seviyordu. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kale vuruşu — is., sp. Futbolda topun karşı takım oyuncuları tarafından kale çizgisi dışına çıkarılması sonucunda, genellikle kaleci aracılığıyla oyuna yeniden başlanması için yapılan atış …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • serbest vuruş — is., sp. Bir oyuncunun kural dışı davranışta bulunması üzerine, kural dışı davranışın yapıldığı noktadan karşı takım oyuncularının yaptığı vuruş, frikik …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • taç atışı — is., sp. Futbol veya hentbolda taca çıkan topun, karşı takım oyuncusu tarafından elle baş üzerinden geçirilip arkadan öne doğru oyun alanına atılması, yan atışı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»